27 Ağustos 2010

Ulan Galatasaray!

Sezon başladığından beri 6 resmi maç oynamış, 1 galibiyet almış, her maçından gol yemiş bombok bir GS ile karşı karşıyayız. Doktorlar reçete yazmaz gün sayısı verir böyle hastalara. Süper Kupa'yı alışımızın 10. yıldönümünde geldiğimiz nokta hakikaten içler acısı. Artık Avrupa'nın Fatihi lafıyla alakamız yok.

Dünkü Karpaty Lviv maçı sırasında, "elensin lan şu takım" dedim. Yani bir yandan diyorum, öbür yandan da üzülüyorum. Öyle sado-mazo. Neyse sonra Aydın golü atınca, "hadi bari gruplara kaldık belki kendimize geliriz" dedim ama onu bile beceremedik. Herşeye iyi tarafından bakmak lazım: 5 yıl önce Konya'ya attığı son dakika golünün ekmeğini hala yiyen Aydın'a, turu geçsek bi 5 senelik yangelyat sözleşmesi daha uzatılacaktı. O olmadı en azından.

Beni çok daha heyecanlandıran, hüzünlendiren, zamanında GS için hissettiklerimi hissettiren takım ise Trabzonspor'du. Gerçekten övünülecek bir takımları var ve Beşiktaş ile şampiyonluk yarışını ikisi götürecektir bu sene. GS için tek dileğim ise keşke bu hafta ligden elenmenin de bir yolunu bulsa da biz de bu seneyi kanser olmadan bitirsek!

(burada bitirecektim de hızımı alamıyorum. Rijkaard'ı seviyorum, gitmesin tabi ki ama onun da gözlerinin feri bitmiş. Takım iki başlı olmuş, bir yanda futbolcular öbür tarafta teknik ekip. artık birinin seçilip ya oyuncuların ya teknik ekibin gönderilmesi ve herkesin kayığı aynı yöne çekmesi lazım. bir de Uğur Meleke'nin şu yazısını beğendim transfer hakkında, linkleyelim, yönetim de nasbimizi alsın protestodan)

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails