BU yazıyı tamamen gözlerim kapalı yazmayakarar verdim. Dün akşam annemle karanlıkta yemek olayına gitdik, ne kadar zamandır gitmek isteyip de gidemiyordum. Onu yazacağım.Yazım hatalarını da silmeyeceğim. O yüzden umarım anlaşılmaz bişi çıkmaz ortaya.
Bir süre önce barselonada gitmeye niyetlenmiş ama gidememiştik, dün akşam Galatanın ortasında, Kör fotoğrafçılar projesinin bir ayağı bu karanlıkta yemek. Ama zigfiri karanlıkta, hiç bir şey görmeden, kör, ya da politically corect olarak, görme engellilerin servis yaptığı, müzik çaldığı bir ortam. Ve baya değişibir deneyim. Olay, körlerin ne yaşadığını anlamak ve onlara acımak değil aslında. Hatta tamtersine körlüğün düşünülen kadar acınaacak bir şey olmadığına karar verdim dün akşam. Tek yağptoğın gözün tembelliğini ortadan kaldırmak. Bir madde olarak mekandaki varlığın kaybolduğındanetrafını algılamak zorundasın yine ve bunu gözlerinle değil başka duyularla yapıyosun. Yani aslında beyindeki mekanıı gözlerinle değil diğer duygularınla çizmek. Sesler, seslerin uzaklıkları, hislerin, sıcaklık soğukluk.
Enteresandır, masamıza yönlendirildik, elele verip masalara gittik ve ghızla yerime alıştım. çok da rahat ettim. Ama sonra, gecenin ilerleyen saatlerinde masadan kalktım, herkes piste dansetmeye davetedildi := neyse ben de kalktım, ve alıştığım yerimden kalktıktan sonra, uzaklaştıkça, sanki karanlık daha da bir siyah olmaya, daha bir koyulaşmaya başladı. Baya enteresan bir deneyimdi. Ayrıca yemekleri bilmeden yemek, nası keseceğini bilmeden yemek de garip bir deneyimdi. Ama karanlık odada foto basmaktan bir alışkanlığım olduğu için çok garipsemedim ve üstüme dökmeden yemeyi becerebildim.
Bunun dışında işin belki de en güzel tarafı, iç güzellikle yaşıyosun. O sırada farkettim ki genelde bu durumdan kaçmama çalışmama rağmen ne kadar herşeyi görünüşüne göre yargılıyoruz. Ne giyindiğimiz, saçlarımız, bakışlarımız ne kadar çok şeyi determine ediyomuş. Karanlıkta insan bütün ön yarglılarından kurtuluyor, tamamne iç güzellik. Insanların da yediğin pilavın da içtiğin şarabın da iç güzelliğine odaklanıyosun. Çok daha eşit bir hayat, önyargısızlık.
Bir de mesela herkes, aslında ne kadar güven duygusu içinde orada olduklarından bahsettiler. Hani karanlıkta, başkalarına güvenerek hayatını devam ettiriyosun mantığıyla. Benim için ise hiç öyle değildi. Kimseye güvenmek zorunda değil körler, ve güvene muhtaç da diilller. Kendi dünyalarını kendileri yaratabilir ve devam ettirebilirler. O yüzden çok daha sayfu göstermeye ve takdir etmeye başladım onları.
Gecenin en enteresan şeylerinden biri de Braille alfabesinden yapılmış Playboy dergisiydi, içi tamamen makale::)
Fotoğraf yok, çünkü hem foto makinesi almadım yanıma, hem de bu yazının amacına uuygun değil. sadece herkese tavsiye ettiğimi belirtmek isterim bu deneyimi. Bir blogpostu bile gözleriniz kapallı yazınca, insan bir garip hissediyor. Isterseniz bir tweeti veya bu posta yorumu gözleriniz kapalı atın, o bile garip gelecek ama sadece en başta. Sonra ona ne kadar çabuk alıştığınızı görmek daha da garipsetecektir sizi.
(şimdi okudum da baya bir kısmını doğru yazmışım, vay be)
2 yorum:
Onun karşısındaki galatafotoğrafhanesinde fotoğraf kursuna gidiyordum. biz orda görsellik ve görme duyumuzun üzerine hiç olmadığı kadar yoğunlaşmıkken,o mekanı görünce epey garipsemiştim, hatta itiraf etmeliyim ki içerisinde kendimi hayal etmek ürkütücü ve stresli gelmişti. Şimdi yazını okuyunca en yakın ne zaman gidebilirim diye düşünüyorum. Bir de yemeklerle ilgili yazmamışsın (belki ilk defa böyle bir deneyim yaşadığın için "görmeme duygusu"na o kdr odaklanıyorsun ki, tad alma duygusunu unutuyorsun (?), bir duyunun kaybolması diğerini arttırır oluşumuna ilk seferden geçmek mümkün değil bence, ve tabi ki orada yaşadığın deneyimin kaynağı yediğin yemek değil..). Ama yine de yemekleri de merak ettim doğrusu :). Yemekleri kör aşçılar yapıyorsa eğer, daha da mrk ederim. Peki ben bu yazıyı gözlerim kapalı mı yazdım? evet desem de inandırıcı olmaz tabi, hiç bir şey anlaşılmasını istemedim açıkçası:).
Yemeği kör aşçılar hazırlamıyor ama sölemem doğru olmaz çünkü sürpriz. Ne yediğini bilmeden yiyosun. Çıkarken menüyü veriyorlar ama. Ama servis yapanlar, müzik çalanlar hep görme özürlü. Kesinlikle tavsiye ederim deneyimi
Yorum Gönder