24 Mayıs 2010

I'm Harry, Harry Kewell


Galatasaray ile ilgili bazen bunalımlara düşüyorum. Bazen bakıyorum, "oh oh ne güzel uzun vadeli planlamalar var" diyorum, bazen de "tam Fenerleştik a.q". Galiba da ikinciler ağır basıyor bu aralar. Galatasaray Antremanları adlı blogun sahibi Selim Uğur, giderayak çok güzel bir yazı yazmış, tavsiye ediyorum. Ben ise çok daha ufak bir pencereden bakıcam oraya.

Harry Kewell konu. Uzun sakatlıklar yaşadı, istediği performansı sahaya yansıtamadı, 60'dan sonra aktif dinlendi hep, ama bu yüzden takımdan uzaklaşması mı gerekiyordu onun? Hasan Şaş veya Hakan Şükür'ün sırf ağabeylik yapmak için kaldığı, futbolları bitip idea'ları bitmeden hala Florya'da konuşlanmalarını çekmiş bu kulüp, Harry Kewell'ı çekemez mi? Altyapıdaki Galatasaraylılara örnek olarak gösterilecek adam bu yüzden mi gidiyor?


Sakatlıksa, Linderoth hiç bir şey yapmadan 3 sezon kaldı bu takımda. O niye gitmedi? Paraysa, Lincoln, oynamadan deli para kaldırdı gitti. Şimdi niye Kewell gidiyor? Her zaman candan oynadı, oynadığı her maçta faydalı oldu, elinden geleni -hem de iyi bir şekilde- yaptı, kompleksleriyle takımı bölmedi.


Bu tip şeyler insanı çok üzüyor. Stada hem takımımı izlemeye hem de güzel futbol görmeye gidiyorsam, futbolu seviyorsam bu tip adamlar yüzünden seviyorum, onu göndermek isteyenler için değil. Ben, Harry Kewell'ın, yukarıdaki reklamda dediklerinde, çok fazla rol yapma ihtiyacı duyduğuna inanmıyorum.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails