Bir süredir heyecanla beklenen, görmek istediğim konserler listenin tepelerinde gezinen Bob Dylan'ı da dün akşam itibariyle Açıkhava'da görmüş bulunuyorum. Adam kral bir kere, o kadar şarkı, o kadar yıl, o kadar geçirmişlikten sonra dönüp Dylan'a sallamak olmaz tabi ki. Ama çok keyifli değildi konser, itiraf ediyorum.
Gün içinde herhangi bir konser haberi okumadım, bugün beraber öğle yemeği yediğim arkadaşım hariç insanların konser hakkındaki görüşlerini de bilmiyorum. Ama ben baydım. Valla. Açmadı, bir türlü konnekt edemedik. Yani oradakinin adı Bob Dylan değil de Joe Smithsonian olsaydı, yarısında çıkıp gidilecek kadar sıkıcı bir konserdi.
Bir Masters of War, Like A Rolling Stone, All Along the Watchtower, Lay Lady Lay çaldı. Ama bütün konser aynı tempoda, minimal farklarda yorumlarla olunca bir buçuk saat kesintisiz ilgi ile takip edemiyorsun. Hatta baya insan da ayrıldı konserden. Gitti insanlar Bob Dylan konserinden. Ben de düşündüm ama o kadar da kayıtsız olamadım. Yani bir gidersem, sonra bunu kendime yediremem dedim. Ama konserin benim için en heyecan verici anı, K.'nın dönüp "biliyo musun, Daft Punk gelecekmiş yine" dediği andı. Mutluluktan uçuverdim. Çünkü Daft Punk konseri, bir konser kurdu olarak (Ingilizce'de ne güzel laflarsın bunu; seasoned concert-goer) gittiğim en iyi konserlerden biriydi, devasa bir parti gibiydi. Bilet için kapısında yatıp, kafama Daft Punk bandı takabileceğim türden yani, o derece.
Yani görüyorsunuz, 3 paragrafı Bob Dylan ile dolduramadım bile. Ama sonuçta, ölmeden (hem o, hem biz) birbirimizi gördük ya, önemli olan o. Yarabbi şükür!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder