Michelin yıldızlı müzik eleştirmeniniz RD'den merhabalar. Bugün sizlerle Arctic Monkeys'in yeni albümü Humbug'ı konuşacağız.
Modern trendlerden biri füzyon mutfağı. Nedir? Alakasız veya az alakalı şeyleri al, birleştir, yeni bir şey gibi kakala. Bu fenomenin müzikal izdüşümü süpergruplar. Bu nedir? Bilinen, sevilen gruplardan insanların birleşerek, genelde tek albümlük proje grupları yapmasıdır. Mesela Audioslave, Velvet Revolver. Görüldüğü üzere, bu süpergruplar, daha çok eski işlerinin ekmeğini yeme üzerine kurulmuş ve grunge süpergrupları Temple of the Dog veya Mad Season kadar başarılı olamamışlardır.
Humbug ise daha değişik. Sheffieldlı Arctic Monkeys'in, içlerindeki potansiyeli, kendi elleriyle LA'li desert rock kralı Josh Homme'a (Queens of the Stone Age, Eagles of Death Metal) emanet etmesidir. Yani bildiğiniz bir tadın yanına, hiç beklemediğiniz bir sos koymak gibi. Mesela kabak dolmasını yoğurtla değil de barbekü sos ile yemek diyebiliriz aslında Humbug'a.
Bu heyecanlı birleşimde ilk soru şuydu benim için; Homme, bu albümde ne kadar dominant olacak? Ilk şarkı My Propeller, bu konuda belki de albümün özeti gibi. Ilk 20 saniyelik canlı giriş sekansının ardından tempo fısıyor (gerçekten en uyan terim belki de bu) ve "in comes Josh Homme". Bas ağırlıklı, downtempo, gloomy havalar. Alex Turner bile kendisi gibi sölemiyor. 2 dakika sonra giriş sekansı bir kez daha, ve "in comes Arctic Monkeys". Alex Turner kendi sesine dönüyor, gloomy hava gidiyor ve grup Ingiltere semalarına dönüyor. Bu gel-git, albümün geri kalanında da öyle, bir Josh Homme sahne alıyor bir Arctic Monkeys. Süper bir takım oynu.
Bir de olgunlaşmış diyor herkes grup için. Buna itiraz edilmez. Ama iyi bir şey mi kötü bir şey mi, buna karar verilmiş değil. Kişisel görüşüm iyi olduğu. Şu andaki favorilerim Fire and the Thud, Jeweller's Hands ve Cornerstone gibi şarkılarsa, Maymunlar'ın yavaş temposunu sevdim demektir. Bunu asıl anladığım an, sondan bir önceki şarkı Pretty Visitors'nın başlangıcı. Nispeten hızlı, eskiye daha benzer bir şarkı ve bunu istemediğimi farkettim başlar başlamaz. Bir önceki albümlerinin son şarkısı 505'tan başlayan değişim, usta ellerin dokunuşuyla kıvama gelmiş galiba. Artık fırından çıkarıp yiyebiliriz.
Bir de kadınlar... Ismini yazmaya üşendiğim ilk albümlerinde From Ritz to the Rubble vardı, sonlardaki bomba, hatırlarsınız. Oralardaki paralı askerler gitmiş, yerine Cornerstone'daki gerçek, tek, tavlanması gereken bayanlar almış. Muhtemelen grubun gerçek hayatındaki değişim de bu paraleldedir. Ünlü olmadan önceki "shitty pubs" ve paralı asker geceleri gitmiş, yerine standartları yükselmiş bir hayat gelmiştir. Olumlu, aferin, 5 pekiyi, otur.
Kısacası Arctic Monkeys'in son albümü Humbug, eski albümleri gibi dinleyip gaza gelinecek, klüplerde coşulacak bir albümden ziyade, evde tek başına, yolda iPod'da kendi kendine dinleyeceğin ve öyle zevk alacağın bir albüm olmuş. Bana net uyar, bir sıkıntım yok. Peki yılın albümü mü? O hala Domino Records'ın diğer ağırtopu, Tonight with Franz Ferdinand.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder